Demir’le yıllar öncesinde ayak üstü bir tanışıklığım var. Amerika’dan yeni gelmişti o da benim gibi, sene 95 falan sanıyorum. Ben Milliyet Gazetesi dergilerde muhabirim.. binanın girişinde mi, bizim katta mı karşılaştık hatırlamıyorum.. ama karşımda dikildi ve elini uzattı.. ‘Ben Demir Demirkan‘ dedi, kendisini tanıttı… Uzunca boylu, kumral, güler yüzlü, herkesi kolayca ikna edebilecek bir tavrı vardı diye kalmış aklımda. Kendisine asansörle eksi katlarda bulunan Muzaffer’in fotoğraf stüdyosuna kadar eşlik etmiştim, bina içinde kaybolmasın diye. O kısa sürede de durmadan sorular sormuştu, içeriğini hatırlamıyorum, ama yeni yeni tanınmaya başladığı dönemdi sanıyorum…
Para denen mefhum olmasaydı, şöhrete ulaşmak için –müzik yapmak istiyor, sahnede olmayı arka planda olmaya tercih ettiğini söylüyor, yani şöhret şart– Sertab Erener ile en başında birlikte olur muydu Demir Demirkan sizce? Asıl soru budur…
Olmazdı ve o nedenle de 40 yaş civarı bir insanın hayatı ve kendisini sorgulaması anlaşılır bir durum. Daha önce abisini anlatmak için kullandığı ‘müzisyen olmak için Amerika’ya gitti ve dağıldı kaldı‘yı kendisi yaşamak istemiyor.. o nedenle, güçlü ve müzik sektöründe tutunmuş, çevresi olan bir kadınla kalarak dağılmadığını düşünüyor Demir. Hayatının gidişatı için doğru bir karar olduğunu düşünerek Sertab’la birlikte oluyor gibi görünüyordu uzaktan.. ama bir yandan da hemen ayrılmadan önceki Instagram fotoğraflarındaki beden diline bakıyoruz, hiç de nefret ettiği bir kadınla birlikte gibi de durmuyor.. sevgisiz evlilik, sevgisiz birliktelik hallerindeki davranışlar, beden dilleri, o nefret edilen kişiden uzak durmalar geliyor aklıma, benzemiyorlar… yani acaba gazete sayfalarını ve söyleşileri süslemek için mi aşk demişti, yoksa gerçek duyguları mıydı bilemiyoruz.. okuyanların duymak istedikleri şeyleri söylerler röportajlarda genellikle hani…
Yine de eşitlikçi ilişkiler iyidir gibi geliyor bana… Bir gün sizin görev tamamlanınca bu şekilde bitmez gibi sanki… İzel Çeliköz ile Sinan Akçıl ilişkisi de öyleydi ama orda şahıs hızlı hareket etmek istemiş, 1-2 yıl içinde yeni ve daha popüler birine atlamıştı… Hayatın döngüsü biraz da böyle heralde.
* * *
Okuduğunu anlamaktan uzak insanlara kendisini anlatma çabasına girişmiş Demir Demirkan. Single’ı çıkınca röportaj vermesinden daha doğal bir şey yok, orda hata yok.. çünkü sunabileceği bir iş yokken konuşsa, bu sefer de ‘boş boş bir işi yok, ne konuşuyor bu’ derler, ‘hani ne yapıyosun, ne gibi bi faaliyetin var’ derler… bakmayın siz o reklam diyenlere yani… hem üzerinden zaman geçmesi gerekir genellikle böyle şeyleri konuşabilmek için.. ama kendisini anlayabilecek insanlar yok pek ortada.
Sertab güçlü, başarılı bir kadın.. kendisine ilgi duyacak, birlikte olmak isteyecek erkek bulmakta sıkıntı yaşayacak biri değil, ki 18 yıllık ilişkisi bitti, bir yıl içinde evlendi yeniden.. mutluluklar diliyorum ben de. Her ne olursa olsun hele de 18 yıllık ilişkinin bitmesi kolay olmamıştır, hem de hiç beklenmedik bir anda…
Levent Yüksel ile olan evliliğinde, her iki tarafta sağlık sorunları yaşayınca ‘artık sevgiliden çok kardeş gibi olmuştuk‘ demişlerdi ayrılık röportajlarında mesela… Levent Yüksel de ayrıldıktan sonra bir Okan Bayülgen programında ilerleyen saatlerde, bilinç altını konuşturmuş ve ‘şöyle koca memeli bir kadın bulup evlenicem‘ demişti (küçük memeli bir kadından ayrılıp edilen bu lafı pek bi nahoş bulmuştum, basit bir insan açıklaması olarak yer etti hafızamda).. sonra bir ev kızı ile evlenmeye kalkıp nikah günü son anda iptal etmişti falan hatırlayan olursa…
Demir Demirkan’ın da aşk’tan ziyade, işine yarayacak, güçlü, başarılı ve paralı bir kadınla 18 yıl geçirdiğini düşünüyorum nedense.. ama belli ki bir yerde sürekli başkasının kanatları altında olmak artık tatmin etmedi.. güvenli bulduğu için uzun süredir bulunduğu yerden artık çıkmak istedi.
Ama kişilik kolay değişen bir şey değil, yine bildiği tanıdığı bir başka kadına gitmiş ve ‘uzun süren ilişkilerden çıkanlar yeniden uzun süreli ilişkiye girmezler ama ben girdim‘ diyorsa da.. bilmediği, boşanır boşanmaz hemen yeniden evlenen bir grup da vardır, öyle olmuş kendisininki de biraz.
Boşlukta kalabilen biri olduğunu sanmıyorum, öyle olsa bir önceki ilişkisi zaten 18 yıl sürmezdi.. uzun süre yalnız kalırsa tekrar tutunamamaktan korkuyor, farkında değil elbette.. daha önce verdiği röportajları okumamış olanlar değerlendirme de yapamaz haliyle.
Amerika’da yaşayan abisi için, ‘dağıldı kaldı‘ gibi bir şey demişti dedim ya eski bir röportajında, yani kendisi Sertab’la birlikte olarak düzenli bir hayat ve güvenli bir amaç içinde olduğunu düşünüyordu o zaman belli ki…
Mali işleri vs. de Sertab’ın kontrolünde idiyse, Demir’e sipariş edilen işlerin kredisi de Sertab’a yazılınca insan demek bi yerde sağlamcı olsa bile pes ediyor ve kendi kanatlarıyla uçmaya karar veriyor…
Bir de Sertab Erener, Levent Yüksel’den boşanırken mal paylaşımı sanki uzun sürmüştü diye hatırlıyorum, evin satışı vs. o nedenle bu sefer kendisi evlenmek istemedi diye düşünmüştüm Demir’le birliktelerken… ve evlenmedikleri için de, Demir de abisinin dağınık hayatını kötü örnek görüyor ya hani, ‘bir güvencem de yok, niye devam edeyim ki‘ diye bitirdi demiştim.. hatta Sertab da ‘bir öncekinde evlenmeyerek hata yaptım, bu sefer evleniyorum, mal mülk falan da umrumda değil‘ diyerek Emre Kula ile evlendi gibi gelmişti bana…
Ama kimbilir belki de sadece, kendini arayışı bitmemiş bir insanın halleridir.. zira bu yıl içinde daha önce verdiği bir röportaja bakınca da ilginç şeyler anlatmış.. ‘sonsuza kadar yaşamak isterim‘ vs gibi. o röportajda da bana daha çok kendine dönük, bencil ve kolay kolay kimseyi sevemez biri gibi geldi… kendisiyle meşgul bir insan gibi…
* * *
Aşk güzel şey, sadakat, uzun süre birliktelik, hayatta uzun yıllar yol arkadaşlığı vs. hepsi önemli ve güzel.. ama her durumda giden hatalı olmuyor… Hayattaki en önemli sorumluluğumuz isteyerek yaptığımız çocuklara karşı, çocuk varsa ona karşı sorumlusun, onun hayatından çekip gidemezsin, bunu da yapanlar var çokça zira…
Umut verip, beraber yola çıkıp daha yolun başındayken hiç bir neden yokken bırakırsan yine hatalısın, ama böyle 18 yıl birlikte yol gitmişsiniz ve artık bunalmışsınız.. “ÖLÜM KORKUSU YAŞADIM” diyor adam, daha ne olsun.. Sadece bir hayatın var ve kendine ait olamamış hiç.. kendisi olmak istemiş.. kızacak, eleştirecek bi şey yok.
Sertab’a niye anlatmadın diyorlar, anlamayacak insan değil diyorlar.. Belli ki onunla tartışmak istemedi, üzerinde samimiyetle düşünse tabi ki anlar, başkasının hikayesi olarak dinlese tabi ki anlar ama taraflardan biri kendisi olunca anlamama ihtimali yüksekti.. ve zaten ölecek kadar kötü hisseden biri, bir de ayrılmak istediği tarafa kendini anlatma yorgunluğunu yaşamak istememiş belli ki.
Röportajın albüm tanıtımı için olması beni rahatsız etmedi ama sadece Twitter’dan röportajın duyurusunu yapması hoş görünmedi gözüme.
Herkesin bunalma, yorulma hakkı vardır ilişkilerde… Kendi karakterini koruyabilmek, birey olarak tatmin olmak önemli hayatta…
– İnsanları kırmamak için, kendimden önce başkalarını düşünen bir adam olduğum ortaya çıktı. Ben biliyordum da tescillenmiş oldu. Ne yazık ki böyleyim. Kendimi geri planda tutan bir adamım. İş miş, sevgili, her şey ve herkes benden önemlidir! Uzun süre devam ettiği zaman da başka bir şeye dönüşüyor… Kıyakçılığın sonu ayakçılık gibi bir şeye! Ben sonunda Sertab’ın nesi olduğumu bilemez hale gelmiştim, sevgilisi miyim, iş arkadaşı mıyım, ortağı mıyım, çalışanı mıyım, elemanı mıyım… Demir öyle yapar, Demir eder… Tamam eyvallah da, gün geliyor, verecek kanın kalmıyor ve sen ölüyorsun! Bu, olmuş bana meğer. Bilinçaltım bana, “Oğlum kendine gel!” deyip bir tokat indirmiş. Daha kötüsü de olabilirdi. Bütün o panik ataklarımın sebebi, olduğum beni sevmiyor olmam, kendi özümden uzaklaşmış olmam, başkalarının hayatını yaşıyor olmam… İşte o zaman karar verdim, kendim olmak istedim.
Seninki aslında “Ben de varım!” çığlığı, öyle mi?
– “Bu zamana kadar yaptıklarımı gördün. Bir de benim yapmak istediklerim var. Onları da kimse kale almıyorsa, ben öleyim bari!” çığlığı.
Yani başına gelen neydi? Özgürlük talebi mi, âşık olmak mı?
– Ölüm korkusu. Başıma gelen buydu, bildiğin ölüm korkusu! Ben o hayatın bana iyi gelmediğini, onun değişmesi gerektiğini anladım. İnisiyatifimi kullanıp bu adımları atmasaydım, bana çok daha kötü bir şey olacaktı, kimseye de faydam olmayacaktı. Belki de mesele bu: Ben hep faydalı olmaya çalıştım. Sonunda da bu beni öldürür hale geldi!
Nasıl yani?
– Benim tek taraflı “Ayrılmaya karar verdim” gibi bir açıklama yapabilmem mümkün değil ki! Neden ‘karar verdim‘ yazıyormuş da ‘verdik‘ yazmıyormuş. Ben dikkat etmedim ki. Ayrılmak istediğimi söyledim, “Artık taşıyamıyorum” dedim. E o zaman bunu basına söylemek gerekiyor. Beni yalnız bir yerlerde görecek, “Aldatıyor mu?” diyecek, yanımda kim olursa abuk sabuk şeyler yazacak, bir açıklama yapmak gerekiyordu. O yüzden adam gibi bildirelim dedim. İnsanlara ayrıldığımızı ilan edince, bir daha hiç panik atak geçirmedim. Yani onlar bana “Sen yanlış yaptın!” diyorlar, ben de diyorum ki, “Ayrılmasam ölecektim!“
Bu yeni aşk seni ne kadar değiştirdi? O süreç nasıl gelişti?
– Seda’yla bir yıldır birlikteyiz. Gelecek ne olur bilinmez ama mutluyuz. Sade, basit bir hayatımız var. Öteki ilişkim, beşik kertmesi gibi bir şeydi, böyle hissettiriyordu bana. Bir de bu ilişkimde proje mroje yok.
Yeni sevgilin, eski lise aşkın. İnsanlar, yaş ilerledikçe kendi güvenli sularına mı dönüyor?
– Zannetmiyorum. Kendimi tekrardan oluşturmak için güvenlik arayışına girdiysem, ciddi bir sorun var demektir. Durum öyle değil. Su damlası gibi sade bir aşk…
Eski bir röportajdan:
Adana doğumlusunuz. Adana’dan kalmış neyiniz var?
– Bazı akrabalar ve kebap sevgisi. Ama artık vegan olduğum için, kebap mebap yiyemiyorum tabii. Büyük bir eksiklik ama alışacağız artık…
İngiliz dili ve edebiyatı ne alaka? Genelde erkekler bu bölümü tercih etmez…
– Üniversiteyi Amerika’da okumak istiyordum vize vermediler, kaldım. Apar topar sınava girince puanım orayı tuttu. Gerçi Shakespeare filan hoşuma gitti. Söz yazarlığında aldığım eğitimin bayağı faydasını gördüm. Benim hayalim işadamı olmaktı, işletme master’i yapacaktım, fakat üniversitede Cenk Eroğlu ve Tarkan Gözübüyük’le tanısınca Pentagram’da çalmaya başladım. Babama müzisyen olmak istediğimi söyledim. Hiç hoşuna gitmedi. Benden önce kötü bir örnek vardı: Abim. Müzisyen olmak amacıyla Amerika’ya gitti, üniversiteden ayrıldı, sonra da dağıldı gitti. Şimdi nerede olduğunu bilmiyoruz.
Nasıl yani?..
– Bayağı bilmiyoruz. Bir e-mail adresi var, o kadar. Her seferinde Amerika’da farklı bir eyaletten çıkıyor.
Hiçbir bağlantınız yok mu?
– Diyorum ya, bir tek e-mail adresi var elimizde. Böyle üzücü bir durum var ailede. O benden daha iyi bir müzisyendi aslında. Kulağı çok iyidir mesela, “absolute kulak” denilenden, duyduğu notayı hemen söyler, inanılmaz bir yetenek, acayip besteleri var ama bir disiplini yok. Hayatta form anlayışın olmadığı zaman, dağılıp gidiyorsun.
Sizin iyi bir müzik adamı olmanız da onun üzerinde bir baskı oluşturmuştur belki…
– Zannetmiyorum. En son Amerika’ya gittiğimde zar zor bir gün görüştük. “Benim hayalimi sen gerçekleştirdin” dedi. “Kızgın mısın” dedim. “Yok hayır, ben zaten yapamazdım” dedi. Tuhaf hissettim kendimi. Bana acı veren bir hadisedir.
Ne kadar hırslı bir adamsınız?
– Bayağı hırslıyım. Hedef koymayı iyi bilen, amaçlı bir adamım. Amacı koyana kadar 50 bin kere tartıyorum, o ayrı. Yanlış hedefler koymak, insanın en az iki üç senesini götürüyor. Bir de hedeflerin, temelini, yıkıcı değil, yapıcı arzulardan almalı. “O yapıyor da, ben niye yapamıyorum” mesela, yıkıcı bir arzu. Böyle yola çıkarsan bir yere varamıyorsun.
Kişilik olarak ne kadar Aslansınız?
– Yüzde 100. Bana mesela “Hangisi ağır basıyor” diye soruyorlar, “Solistlik mi, prodüktörlük mü?” Zannediyorlar ki, prodüktörlük diyeceğim. Yanlış. Ben ön planda olmaktan çok hoşlanan bir adamım, tabii ki sahneyi tercih ediyorum. İyi prodüktör filan da değilim, insanın elinde Sertab gibi yetenekli ve değişik müzikler yapmaya istekli biri varsa, iyi prodüktör bile oluyorsunuz.
Nil Taskin, New York
http://www.niltaskin.com/
You must log in to post a comment.