Kim bilir kaç zamandır, kaç keredir tekrarladım:
Erdoğan bir despottur, onunla istikrar da olmaz, barış da!
Cumhurbaşkanı seçildiği zaman da, 7 Haziran sonrası barış değil savaş düğmesine bastığı zaman da, 1 Kasım’da yüzde 50 oy aldığı zaman da hep vurguladım:
Erdoğan’la istikrar bekleyenler kendilerinini aldatıyor; Erdoğan’la bu memlekette ancak kan gölü büyür.
Büyüyor da…
Bu akşam saatlerinde, Ankara’nın göbeğinde bir bomba daha patladı.
Lanetliyorum bu terör saldırısını da…
Her patlayan bombayla, yapılan her katliamla görüşüm kuvvetleniyor.
Erdoğan’la istikrar ve barış sözcükleri yan yana gelemez.
Erdoğan tam bir ‘fiyasko’dur.
Demokrasi açısından ‘fiyasko’dur.
Hukuk açısından ‘fiyasko’dur.
Özgürlükler açısından ‘fiyasko’dur.
İnsan hakları açısından ‘fiyasko’dur.
Barış açısından ‘fiyasko’dur.
İstikrar açısından da ‘fiyasko’dur.
İsteyen istediği gibi laf çevirsin.
Laf ebeliği yapsın.
Bugün Türkiye’de istikrarsızlık derinleşiyorsa, bugün Türkiye barıştan gitgide uzaklaşıyorsa, baş sorumlu Tayyip Erdoğan’dır, başkası değil.
Aşağıda daha önce yazdığım yazı yer alıyor.
* * *
Ve despotların yeri, tarihin çöp tenekesidir!
Eskiden de böyleydi.
Soğuk savaş döneminde de demokratik hak ve özgürlükler umursanmazdı.
Demokrasinin kolunu kanadını kıran askeri darbeler görmezlikten gelinir, hatta desteklenirdi.
Onlar için önemli olan, Türkiye’nin komünizme karşı kale olmasıydı.
Türkiye’de insan hakları hiçe sayılıyormuş, hapishaneler, işkencehaneler dolup taşıyormuş umurlarında bile olmazdı.
Türkiye ikinci sınıf, üçüncü sınıf bir demokrasiyle ya da sözde demokrasi ile idare edebilirdi, nokta.
Ara sıra zevahiri kurtarmak için sinek vızıltısı gibi sesler çıkardı, ama o kadar…
Önemli olan komünizme karşı kale olmasıydı Türkiye’nin…
Peki, bugün durum farklı mı?
Hayır değil.
‘Komünizm’in yerini radikal İslam aldı.
IŞİD aldı.
Mülteciler aldı.
Türkiye’ye bunun için ihtiyacı var Amerika’nın, Avrupa’nın.
Tıpkı soğuk savaş yıllarındaki gibi.
Türkiye’de bir despot, demokrasi ve hukuk devletini ayaklar altına almış çiğnedikçe çiğniyor, gıkları çıkmıyor.
Türkiye’de bir despot, Avrupa’yı Avrupa yapan, Batı’yı Batı yapan değerleri hiçe sayıyor, gıkları çıkmıyor.
Soğuk savaş döneminde de demokratik haklar umursanmaz, hatta darbeler desteklenirdi. Onlar için önemli olan, Türkiye’nin komünizme karşı kale olmasıydı!
İnsan hakları ve özgürlükler üzerinden at pazarlığı yapıyorlar despotla…
Bir zamanlar nasıl askeri darbe umurlarında değildi, bugün de sivil darbe öyle…
Bir zamanlar nasıl askeri vesayet umurlarında değildi, bugün de sivil vesayet öyle…
Şaşırtıcı mı?
Elbette değil.
Kavga bizim kavgamız.
Demokrasi için kavgayı biz vereceğiz.
Özgürlükleri bizim kavgamız getirecek.
Hukukun üstünlüğü için onlar değil, biz kavga edeceğiz.
Demokrasiyi demokrasi yapan bütün bu değerlerin hiçbiri gökyüzünden zembille kendiliğinden inmedi.
Hiçbir zaman, hiçbir yerde inmedi.
Özgürlük diyorsak…
Hukukun üstünlüğü diyorsak…
İnsan hakları diyorsak…
O zaman tek bir yol kalıyor geriye:
Bayrakları kapıp meydanları doldurmak!
Çünkü, hak ve hukukumuzu savunmak ve bu ülkede demokrasiyi tüm kural ve kurumlarıyla yerleştirmek için asıl kavgayı biz vereceğiz, başkaları değil.
Tarih böyle yazıyor.
Despotlar tarihin çöp tenekesine böyle atıldı, böyle atılıyor.
Bizde de farklı olmayacak.
Despotların eninde sonunda gidecekleri yer tarihin çöp tenekesidir, başka bir yer değil.
Hasan Cemal
You must log in to post a comment.