Home » Featured » Yorum: Eskimiş Bir Şarkısın Sen

Yorum: Eskimiş Bir Şarkısın Sen

sare-davutoğlu-ak-parti-kongre-selamlamaUzunca bir süredir AKP’nin elinde ve dilinde, Türkiye’nin tamamına anlatabileceği sadece bir hikaye kalmıştı… Adı ‘Çözüm Süreci’ydi.

Anaların gözyaşlarını dindirmek, acıyı sonlandırmak, akan kanı durdurmak için çözüm sürecini başlattık” diyorlardı.

24 Temmuz’da hava kuvvetlerini Kandil’e taarruz ettirerek son hikayeyi de bitirdiler. Bu, verdikleri erken seçim kararıyla ilişkili bir siyasi tercihti.

AKP’nin tek başına iktidar olduğu 12 yıl boyunca bu ülke dokuz kez sandık başına gitmiş, bunların hiçbirinin öncesinde ne terörle mücadele ne de ‘acil ulusal güvenlik tehditleri’, PKK’yla varılmış ateşkesleri sona erdirmenin gerekçesi ya da ateşkeslere varılmasının engeli olmuştu.

Ancak bu kez iktidar, 7 Haziran’da yitirdiği meclis çoğunluğunu geri alabilmek için çatışmasızlık durumunu sona erdirmeyi seçti; sürdüregeldiği tek olumlu gündemi böylece olumsuza çevirdi.

PKK da 22 Temmuz’da iki polis memurunu uykularında katlederek, akılsız ve erdemsiz seçimini fiile geçirebilmesi için AKP’ye benzer biçimde epeyi yardımcı oldu.

Artık çok eskimiş, çok gerilerde kalmış bir şarkı…

Nihayet bu AKP, 12 Eylül’de beşinci olağan kongresini bugüne ve yarına dair anlatacak herhangi bir hikayesi kalmamış bir teşekkül olarak yaptı.

Analar yeniden ağlatıldığı ve kan yeniden akıtıldığı için ağırlaşmış ülke havasına uygun olsun diye kongre hoparlörlerinden şarkı türkü de çalınmayacaktı… Lakin tribündeki AKP gençliği nostaljik bir şarkıyı hep birlikte birkaç kez terennüm ederek bu yasağı deldi. Televizyondan kulağıma çalınan, rahmetli Berkant’ın yarım asırlık Samanyolu şarkısının sözleriydi: “Bir şarkısın sen ömür boyu sürecek/Dudaklarımdan yıllarca düşmeyecek…

AKP’ye ve o sırada salonda olmayan liderine atfen söylenen, güzel olsa da artık çok eskimiş, çok gerilerde kalmış bir şarkı…

Tribündekilerden yükselen bu şarkı, partinin akıl ve duygu durumuyla uyum içindeydi: Olumlu gündem üretme yeteneğini yitirmiş nostaljik bir organizasyonun elde kalanı korumak için maziyi yad ederek dayanışması…

Ampulün miadı tartışılmasa o slogan orada olmazdı

Nostalji, ‘gelecek korkusu’nun aksisedasıdır aynı zamanda.

Gelecek korkusu, kongre salonunun duvarındaki ampul logolu pankartta da okunuyordu. Üzerine, “Bu ışık sönmeyecek” diye yazmışlardı.

Ampulün miadı tartışılmasa o slogan orada olmazdı.

Davutoğlu da iki saate yakın süren hamasi konuşmasının önemli bir bölümünde partisinin eski kongrelerini anlattı; bolca eski güzel günlerden bahsetti.

Nostaljik Davutoğlu, hikayesini 2013’te bitirdi. Çünkü, “Birileri düğmeye basmıştı.” AKP’ye “Gezi provokasyonu” yapılmış, “17-25 Aralık tuzakları” kurulmuştu.

Biz ise AKP’nin hikayesinin 2013’ten çok önce, 2010’daki Anayasa Referandumu’nun akabinde bittiğini biliyoruz. O hikaye bittiği için AKP iktidarı Gezi Direnişi’ne giden yolu açtı. AKP, hikayesinin saklı kısmındaki iki temel yanlış olan yolsuzluklar ve Cemaat’le suç ortaklığı yüzünden 17-25 Aralık’la yüz yüze geldi.

Ustasının taktiği

Davutoğlu’nun siyasetteki büyük ustasını taklit ederek, her çuvallamada onun gibi sorumluluğu başkalarının ve dış güçlerin üzerine atma taktiğini benimsediği görülüyor.

Lakin bir türlü çıraklıktan ustalığa terfi edemiyor Davutoğlu. Büyük ustası onun gerçek bir başbakan ve parti genel başkanı olmasına izin verse, kendisinde bir ustalık potansiyeli var mı yok mu görülürdü. Bu potansiyel ortaya çıkmıyorsa sorumlu elbette ki ustasıdır.

Mesela bakınız Davutoğlu partisinin seçim yenilgisine dışarıdan sorumlu ararken ne deyiverdi: “Parlamentoya dördüncü parti girdiği için tek başına iktidar olamadık.

Galiz bir demokrasi ayıbı oluşturan bu cümlenin meali şudur: Demokrasi tecelli edince Meclis’te azınlığa düştük…

Bu mantığa göre milli iradenin HDP’de temsil edilen bölümü 1 Kasım’da yüzde 10’luk barajın altında bırakılmalıdır ki AKP yeniden tek başına iktidar olsun.

Davutoğlu’nun bu ibretlik cümlesindeki zımni itiraf, HDP’yi baraj altında bırakma arzusuyla çatışmasızlık durumunun sona erdirilmesi arasındaki neden-sonuç ilişkisini oluşturuyor.

HDP baraj altına düşürülmezse AKP’nin yeniden tek başına iktidar olma şansı yoktur. AKP’nin Beşinci Olağan Kongresi’nin hali bu iddiayı destekliyor.

Beylik cümleler

Kim ne derse desin, bu kongre aslında AKP’nin seçim kampanyasının fiili başlangıcıydı.

Davutoğlu konuşmasının çok kısa bir bölümünde vaat kabilinden sözler sarf etti ve bunlar da birkaç beylik cümle olmanın ötesine geçmedi.

Velhasıl Davutoğlu’nun konuşmasında seçimle ilişkili herhangi bir yeni vizyon, yeni ve olumlu bir gündem öğesi yoktu. Ama kendisi yenilenmekten, tazelenmekten, ayağa kalkmaktan, kurucu değerlere dönmekten bahsetti ve ‘3Y’ formülünü hatırlattı: Yoksulluk, yasaklar ve yolsuzlukla mücadele…

Kongre öncesinde bundan ‘fabrika ayarlarına dönmek’ diye de söz edenler vardı.

Yolsuzlukla mücadele’ diye yola çıkan AKP’nin 13 yıllık iktidarının bir sonucu, muktedir aileleri ve onlara yakın işadamları zümresinin aşırı zenginleşmesi oldu.

Demokrasi ve hukuk devleti normlarından hızla uzaklaşan AKP iktidarı, yasakçı bir karaktere büründü.

AKP 13 yıl önce ‘yolsuzlukla mücadele’ demiş olabilir, ama bugün Cumhuriyet tarihinin en ağır ve en vahim yolsuzluk iddialarıyla yüz yüzedir.

Kader birliği

Kayıtları YouTube’da duran bu yolsuzluk iddialarını yargı önünde sıfırlamanın yolunu açmayan bir AKP’nin yenilenmesi de imkansızdır.

Erdoğan kongrede partinin karar organlarına el koyarak herhangi bir yenilenmenin önünü tamamen kapatmış ve partinin kaderini kendi kaderine bağlamıştır. AKP’nin ruhu ve kalbi Erdoğan’ın olduğuna göre ömrü de öyledir.

O eski şarkıdaki gibi…

Kadri Gürsel

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.