Seçimden bu yana bir değerlendirme yazısı yazma niyetindeydim. Lakin oluşturulan atmosfer dolayısıyla sağlıklı bir değerlendirme yapılamayacağını düşünüp sürekli erteledim bu fikri. Bu yazı da, bir seçim yazısı değildir ama seçimin sürüklediği ve mecbur bıraktığı bir yazıdır.
Seçim sonucu Milliyetçi Hareket Partisi ciddî bir oy kaybı yaşadı. Nihayetinde olağanüstü kurultay çağrıları duyuldu ve buraya kadar siyaseten beklenen vakalar-karşılıklı suçlamalar, eleştiriler- vuku buldu. Ta ki, Sayın Meral Akşener aday oluncaya kadar.
Baktığımız zaman adaylar üzerinden kopan fırtına daha köpürmüş ve hiç de yakışmayacak bir hava estirilmiştir. Şöyle ki, Sayın Meral Akşener’in MHP Genel Başkanlık makamına adaylığı ile ilgili eleştiriler Meral Hanım’ın kalitesi, kalibresi ya da siyasi hayatındaki yaptıkları ile ilgili değil… (Değil, çünkü oralardan ağızlarının payını alırlar.)
Koca koca makamlardaki yaşını başını almış ağızlardan yeni yetme trollere kadar, MHP gibi bir partinin başına bir “kadın”ın gelemeyeceği konuşuluyor …. İdeolojilerin cinsiyeti varmış gibi.
Bir taraf bu beyanlara hak verirken diğer taraf bu çağda böyle bir zihniyeti şiddetle reddetmektedir. Ben de bu zihniyeti kabul etmeyenlerdendim. Lakin düşündükçe diğer tarafa hak vermeye başladım. Önce MHP’nin sonra da ülkenin başına, lider olarak bir kadın gelmemelidir. Kendimce sebeplerimi izah etmeye çalışayım:
Biz –muhalefet safında mücadele edenler- ülkenin iyi yönetilmediğini düşünüyoruz, her yönden. Hangi dalı tutsak elimizde kalıyor. Eee nasıl kalmasın? Cumhurbaşkanı “kadın”, başbakan “kadın”.
Terör belası kudurdukça kudurmuş… Analar ağlamasın diye çıkılan yolda anaların ağlamaktan göz pınarları kurumuş… Doğu ve Güney Doğu Anadolu’da devletsizlik, halkı PKK belası ile baş başa bırakmış… Niye? Çünkü Genel Kurmay Başkanı “kadın”, İç İşleri Bakanı “kadın”.
Soma’da, Ermenek’te, Zonguldak’ta ve dahi maden açılan birçok yerde işçilerimiz göçük altında can vermekte. Günlük 5-10 lira yevmiye için çalışan mevsimlik işçilerimize kamyon kasaları tabut olmakta. Çocuk işçiler, güvencesiz çalıştırılan insanlar sahipsiz, kimsesiz… Niye? Çünkü Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı bir “kadın”..
Eğitim sistemimiz yaz-boz tahtasına dönmüş.., “eğitimsizlik ve sistemsizlik” sosyal medyada alay konusu…öğrenciler perişan, veliler çaresiz. Neden? Çünkü Milli Eğitim Bakanı “kadın”.
Yargıya, yargıçlar bile güvenmez olmuş, mahkemeler hesaplaşma arenalarına dönüştürülmüş… Hukukun üstünlüğü, üstünlerin hukukuna yenilmiş… Niye? Çünkü Adalet Bakanı “kadın”.
Yolsuzluklar ayakkabı kutularına sığmaz, toplumun her kesimince olağan karşılanır olmuş. Çünkü yolsuzluğa bulaşan bürokratlar, siyasiler, tacirler hep “kadın”!
Siyaset mekanizması tıkanmış… Demokrasi işletilemez halde… Yöneten de yönetilen de mutsuz. Muhalifler, alternatif olamamışlar iktidara… Niye? Çünkü siyasi liderler hep “kadın”.
Sevgi ve hoşgörü dini olan İslam, terör ile anılır olmuş… Sözde dindar örgütler, gruplar türemiş. Kan akmakta… Niye? –sözde- İmamlar, mollalar, alimler hep “kadın”…
Irak’ta, Suriye’de insanlık yıkık binalar altında kalmış, çarşı pazar kan gölü, kardeş kanı oluk oluk akmakta… Kafir(!) adamlar ülkesine, apansız kaçma çabaları… Zengin zaten çoktan gitmiş, fakir canını kurtarmak için yollarda. Kaçabilenler, gittikleri yerlerde cüzamlı muamelesi görmekte. Gidemeyenler, bazen sahile vurmakta… Minik bedenleriyle –olmayan- insanlığı boğmakta. Sebep belli… Buradaki zalimler, diktatörler hep “kadın”…
Gördüğünüz gibi bu kadın milletinin başımıza açtıkları saymakla bitmiyor(!) Bir yenisini daha şu yazdıklarımdan sonra başa getirmek hiç akıllıca olmaz. Değil mi? Takdiri insaf ve vicdan sahibi yüreklere bırakıyorum.
Bu halde ve bu çağda hala “Ama kadın” diye başlayana “becerebiliyorsan” utan demek istiyorum..
Adı ‘ANAdolu’ olan topraktan utan… Ayağının altına cennet seren Anandan utan… Cennet kokusunu saçlarında taşıyan kızından utan… Velhasıl annen olan, kızın olan, eşin olan “kadın”dan utan.
Merhamet çoktan terk etmiş kalbimizi… Yaşamaz bu kadar kirlenmiş kalpte… Vicdan toz içerisinde… İnsanlık egoların altında… Bir kadın eli, anne eli değmeli belki de… Bu kadar kirlenmişliğimize…
Bırakalım bayram öncesi gibi, bahar öncesi gibi temizlesinler siyaseti, bizi, hepimizi.
Hasan Hüseyin Sünbül
You must log in to post a comment.