Başbakan maç izliyor, yanında savaşa kurban verilmiş bir askerin oğlu. Dünya güzeli, melek gibi bir çocuk anlamaz gözlerle bakıyor etrafına, elinden tutup maça getirmişler, koltuğunun altına da bir hediye paketi sıkıştırmışlar.
Herkes gülüyor fotoğrafta… Başbakan gol sevinci içinde; yanında meşhur bir işadamı, hani şu babası Erdoğan’dan fırça yiyince ağlayan, o da sevinç içinde, hep beraber seviniyorlar.
Sadece o küçüğün gözlerinde kahredici bir hüzün var… İnsan olanın, içinde biraz olsun insanlık kalanın baktığında yerin dibine gireceği, kahrolacağı bir fotoğraf.
Milli takım galip gelirken, Dağlıca’da ‘sayısı belirsiz’ asker ölüyor… Bir rivayete göre memleket tek yürek olmuş, galibiyet sevinci yaşıyormuş; öyle diyorlar…”Türk-Kürt hepimiz maça kilitlenmişken…” diyor bir gazeteci ve hızlı muhalif (!)
Oysa aynı saatlerde Cizre’den yayın yapan bir genç kızın Periscope kaydını dinliyorum, patlama sesleri yükseldiğinde “Allahım sen koru” diyen korkulu sesi kulaklarımda. Cizre’de insanlar ölüyor, yaralılar hastaneye bile götürülemiyor, Dağlıca’da kaç asker ölmüş, kaç asker rehin kimse bilmiyor bile. Maç bitmiş, Türkiye galip gelmiş; öyle diyorlar. Milli takım galip, insanlık, kardeşlik, edep, utanç hepsi mağlup.
Kimsenin tek yürek olduğu filan yok, aksine kadınların yüreği ağzında, ‘Sıra ne zaman benim evladıma gelecek’ diye. Stadyumda o babası ölmüş çocukla poz verenlerle onların en büyük nimeti lumpen erkek yığınları tek yürek olmuştur olsa olsa. Maç bittikten sonra önlerine gelene hain, katil diye küfürler edip intikam yeminleri ettikten, profillerindeki Türk bayraklarını kararttıktan sonra gol pozisyonlarını ve maç yorumlarını izlemeye devam eden o güruh.
Sahi o güzel çocuğa ne hediye ettiler acaba diye düşünüyorum, o kutunun içinden ne çıktı? Oyuncak bir tank almışlardır belki; ‘Sana güzel bir gelecek planladık çocuk, biz maç izlerken baban gibi sen de savaşıp öl diye.’
İnsanlar ölürken futbol maçı izlemekte olan o güruha sorsanız vatanı en çok onlar seviyordur, uğruna şehit olmaya da hazırdırlar. En çok ofsayt tartışmayı, bir de Kürtlere küfretmeyi severler. Fatih Terim de “Galibiyeti şehitlerimize armağan ediyoruz” demiş zaten.
Bu arada Fatih Terim, sadece Milli Takım’dan 75 milyon TL kazanıyormuş. Tekrar ediyorum yetmişbeşmilyon Türk Lirası. Gerçekten çok seviyor olmalılar vatanı, zira onlara akıl almaz bir servet akarken, ölmüşlere üç gol bir fatiha, ölenlerin çocuklarına da karton kutu içinde oyuncak ve mahsun bakışlar düşüyor.
Aynı saatlerde Sayın Cumhurbaşkanı da bir televizyon kanalına çıkmış konuşuyor. Diyor ki, “Karakteri bozuk olanlar var…”
‘Evlatlarımız ne uğruna, kim için fedâ ediliyor’ diyen milyonlarca insan var bu ülkede şu anda aynı soruları soran: ‘Bu savaş neden yapılıyor, Cizre’de Silopi’de insanlar ne için kurşunlara hedef oluyor, Dağlıca’daki askerler ne uğruna ölüyor?’
Hepsinin karakteri bozuk demek, oysa Cumhurbaşkanı’na, ‘Kaç evladım varsa hepsi sana fedâ olsun’ deseler, sonra oturup milli maç izlemeye devam etseler hiçbir mesele kalmayacak, önümüzdeki galibiyetlerden biri kendilerine ithaf edilecek belki de.
Genelkurmay başkanlığı açıklama yapamıyor, yapsalar bileceğiz cenaze cenaze dolaşıp kaç miting yapılacak tabut başlarında. Maçın skorunu biliyoruz, geriye kaldı savaşın skoru.
Bilelim ki Cizre’de bozulmasın diye buzdolabında bekletilen kız çocuğu ölüsü, tabutlara sarılacak bayrak siparişleri, maça götürülecek yetimlerin hediye paketleri ve mahsun bakışları arasında biz karakterimizdeki bozukluğu anlamaya çalışalım.
Hürrem Sönmez
You must log in to post a comment.