Home » Featured » Yorum: Suriyeliler Meselesi…

Yorum: Suriyeliler Meselesi…

levent-gultekin-yazi-1-737x400

Cumhurbaşkanı Erdoğan el attığı her meseleyi daha da büyük bir sorun haline getiriyor. Var olan sorunları çözmeye kalktığında toplumu daha da ayrıştırıyor.

Çünkü meseleleri ele alış biçimi, üslubu ve bu yaklaşımıyla yarattığı ‘Kendi çıkarı için yapıyor’ algısı, iyi bir şey yapsa bile toplumun bir kesiminde yapacağı o işe karşı güçlü bir direncin oluşmasına neden oluyor. Onun bu tarzına, üslubuna, var sayılan niyetine, yaklaşımına duyulan öfke ve nefret, el attığı konulara, o konuların aktörlerine öfke ve nefrete dönüşüyor.

Son olarak bunu Suriyeliler meselesinde gördük.

“Suriyeli sığınmacılara vatandaşlık vereceğiz”, “Boş TOKİ konutlarına Suriyelileri yerleştireceğiz” sözleri birdenbire Suriyelileri toplumda nefret odağı yaptı.

Daha birkaç ay önce AB’ye, “Kızdırmayın beni, mültecileri otobüslere doldurur kapınıza gönderirim” diyen bir siyasetçinin, meseleyi vatandaşlık vermek gibi en uç noktaya taşıması hakikaten de sorun. Çünkü bu savrulmalar meseleleri kendi siyasi çıkarının malzemesi yaptığının bir göstergesi.

Milyonlarca Suriyeli var ülkede. Henüz mülteci statüsü vermemişsin. İnsan gibi bir yaşam olanağı sunamamışsın. Yüz binlerce Suriyeli çocuğa eğitimi nasıl vereceğini bilmiyorsun. Topluma adaptasyon sorunu üzerine kafa yormamışsın. Bunun için bir çalışman da yok.

Hesap başka

Daha henüz bunları bile yapamamışken, kalkıp “Vatandaşlık vereceğiz” demek sorunu çözmeye çalıştığın değil, başka hesapların olduğu anlamına geliyor.

Sorunu gerçekten çözmek isteyen bir iktidar, işe vatandaşlık vererek başlamazdı. Toplumun bütün kesimlerinin hassasiyetini hesaba katardı. Önce mülteci statüsü verirdi. Çünkü mülteci statüsüyle yabancılar birçok haktan faydalanma imkanına kavuşuyor. Sonra bir uyum politikası uygulardı. Çünkü böyle devasa bir sorunu çözmek için toplumun desteğine de ihtiyaç var. Mültecilerin ülkemizde insan gibi bir yaşam sürmelerini sağlamaya bakardı. Yüz binlerce Suriyeli çocuğun eğitim alması için bir seferberlik başlatırdı. Dil sorununu çözmek için bir yol arardı.

Bunların hiçbirini yapmadan “Vatandaşlık vereceğiz” demek başka bir hesabın varlığını akıllara getiriyor.

Anlaşılır gibi değil

Sadece bu değil, yaptığı öyle işler var ki insan gerçekten ‘bu hesabı’ anlamakta zorluk çekiyor.

Mesela mezhep savaşının Ortadoğu’yu yakıp yıktığı bir dönemde Kahramanmaraş’ta Alevi köylerinin tam ortasına 25 bin kişilik Suriyeli mülteci kampı yapmaktaki amaç ne? Sorunu çözmek isteyen bir iktidar böyle davranır mı? Niye Alevi köylerinin tam ortası? Bu ülkede başka arazi mi yok? İç barışın bu kadar tahrip edildiği, etnik ve mezhepsel hassasiyetlerin bu kadar kabartıldığı bir ortamda böyle bir iş yapmak… Hakikaten anlaşılır gibi değil.

Gelen haberlere göre şimdi hem o kamptaki Suriyeliler huzursuz, hem de o kampın etrafındaki köylerde yaşayan Aleviler.

Bu satırları okuyan özellikle AK Partililere soruyorum:

Alevi köylerinin tam orta yerine Suriyelilere kamp yapmadaki mantığı siz gerçekten anlıyor musunuz? Nedir bu iktidarın derdi? Ne elde etmek istiyor? Böyle yaparak nereye varacak? Kamp yapacak başka arazi mi yok? Niye özellikle Alevi köylerinin tam ortası? İktidar Ortadoğu’daki ateşi ülkeye yayacak işlerden niçin kaçınmıyor?

Bu ülkeye böyle kötülükleri niçin yapıyorlar, gerçekten anlaşılır gibi değil.

Hiç sorumluluğumuz yokmuş gibi davranamayız

Fakat Erdoğan’ın tarzı böyle diye, bütün meselelere öfkeyle, nefretle yaklaşamayız. Kendi sorunlarımıza Erdoğan’dan bağımsız, ona kızgınlığımızdan bağımsız çözümler bulmak zorundayız. Bu ülkeyi, Erdoğan’a rağmen düşünmek, sahiplenmek zorundayız. Yoksa işin içinden çıkamaz, her meseleyi daha da büyük problem haline getiririz.

Erdoğan’ın tarzına, üslubuna karşı olmak başka, sorunlar karşısında anlamsız tepkiler vermek başka.

Suriyelilere vatandaşlık verilmesine karşı çıkmak başka, ülkelerini mahvettiğimiz, şehirlerini yerle bir ettiğimiz, hayatlarını söndürdüğümüz gariban insanlara “Defol ülkene git” gibi insanlıktan yoksun tepkiler göstermek başka.

Erdoğan’a öfkeyi, gariban Suriyelilere yöneltmek insani bir davranış değil.

Kendinizi bir dakikalığın o insanların yerine koyun. Ve bir dakika evinizin yok edildiğini, şehirlerinizin yıkıldığını, yakınlarınızın öldürüldüğünü ve mecburen yabancı bir ülkede yaşamak zorunda kaldığınızı düşünün.

Ve dilinizi, üslubunuzu, yaklaşımınızı ona göre belirleyin.

Erdoğan’a öfkeyi bu insanlardan çıkarmaya çalışmak… . Hakikaten ayıptır. Hakikaten vicdansızlıktır.

‘Hayatlarını cehenneme çevirdiğimiz’ diyorum çünkü AK Parti’ye oy verelim vermeyelim, iktidarının yaptığı her işten o ülkenin vatandaşları olarak hepimiz sorumluyuz. Çünkü ‘Türkiye’ denildiğinde akıllara sadece AK Partililer veyahut iktidar gelmez. Bu ülkede yaşayan herkes gelir. Hepimiz Türkiye’nin bir parçasıyız. Hepimizin bir araya gelmesiyle oluşan ülkeye Türkiye deniliyor.

“ABD yanlış politikalarıyla Irak’ı mahvetti” dediğimizde Cumhuriyetçileri değil bütün ABD’yi kastederiz. Bir ABD’li gördüğümüzde hangi partiye oy verip vermediğine bakmadan “Irak’ı siz mahvettiniz” deriz.

İşte o parçası olduğumuz ülke yanıbaşımızdaki bir ülkeye akıl almaz kötülükler yaptı.

Yangına benzin taşıdı. Kavgayı daha da körüklemek için elinden geleni yaptı. İslamcı bir devrim hayaliyle bir ülkenin yok edilmesine ortak oldu. Silah gönderdi. Muhaliflere destek verdi. Onları daha da kışkırttı.

Yani tüm bunları, bizim ülkemiz yaptı. Biz de engelleyemedik.

Şimdi hiç sorumluluğumuz yokmuş gibi davranamayız. Hayatlarını mahvettiğimiz insanlar ekmeğimizi bölüşecek diye düşman göremeyiz.

“Bu iktidarın yaptıkları beni bağlamaz, benim en küçük bir sorumluluğum yok” diyorsan kendini o ülkenin bir parçası görmüyorsun demektir.

O halde, sorumluluğunu hissetmediğin ülkenin ne olacağını, o ülkede kimin ne olacağını niye dert ediyorsun ki?

LEVENT GÜLTEKİN

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.