Home » TURKIYE » Yorum: Türkiye’nin Zenginlerine…

Yorum: Türkiye’nin Zenginlerine…

cash_billionaireBir ülkenin gelişmesi, ilerlemesi, yaşanabilir ve itibarlı bir ülke olması için her kurumun, kişinin üzerine düşen görevler var.

Yargı, medya, siyasi partiler, sivil toplum, iş dünyası, üniversiteler, aydınlar, yazarlar, sanatçılar, kanaat önderleri… herkesin bir misyonu, bir işlevi var.

Bunlardan biri üzerine düşeni yapmadığında, ülkede aksaklıklar, toplumda noksanlıklar bitmiyor. Fakat Türkiye’de sorumluların hepsi birbirinden beter durumda.

Yeri geldikçe yargıyı sorguluyoruz. Siyasi yetkilileri protesto ediyoruz. Medyayı eleştiriyoruz. Akademisyenlerden, yazarlardan, aydınlardan bir şeyler yapmalarını bekliyoruz. Fakat nedense işadamlarının böyle bir sorumluluğu yokmuş gibi bir algı var. Servetlerini koruma güdüsüyle iktidardan korkup sinmeleri, uyguladıkları ücret politikaları, çalışanların hayatına mal olan o berbat koşullar… hepsi, her şey normal sanki.

Tek yaptıkları ‘Kaygılıyız’ demek

Batı toplumlarının ilerlemesinde, o ülkelerde demokrasinin güçlenmesinde burjuvanın, yani iş adamlarının ciddi katkısı var. Bizde ise işadamlarının böyle bir misyonu yokmuş, tek görevleri para kazanmakmış gibi bakılıyor.

Neden?

Niçin işadamları ülkenin kötüye gidişini dert etmiyorlar? Niçin bu gidişatı engelleyici en küçük bir çaba sarf etmiyorlar?

Demokrasi askıya alınıyor. Özgürlükler kısıtlanıyor. Medya susturuluyor. Akademisyenler suçlanıyor. Gazeteciler işsiz bırakılıyor veyahut hapse atılıyor. Anayasa askıya alınmış. Alenen ‘tek adam rejimi’ tesis ediliyor.

Fakat işadamlarından hiç ses yok. Arada bir açıklama yapıp “Kaygılıyız” demekten başka hiçbir şey yapmıyorlar.

Niye kazandınız o paraları? Bu ülke yaşanmaz hale gelirse ne yapacaksınız o servetleri?

Ülke, tarihinin en büyük felaketini yaşıyor. Niçin bir şey yapmıyorsunuz?

Bu ülke sizin de ülkeniz değil mi? O servetlerinizi bu ülkeden kazanmadınız mı?

Neden en küçük bir risk almıyorsunuz? Bu garanticilik nedir?

Tek derdiniz para mı? Hayat nedir hiç mi bilmiyorsunuz?

Demokrasisini, özgürlüğünü kaybetmiş, buna bağlı olarak rekabet şartlarını yitirmiş bir ülkede ekonominin sağlam kalacağını mı düşünüyorsunuz?

Böyle bir ülkede onurunuzu koruyabileceğinizi mi sanıyorsunuz?

Alttan alarak, “Efendim” deyip iktidarın önünde el pençe divan durarak, bağlılıklarınızı bildirerek başınıza gelecek felaketlerden kurtulacağınızı mı sanıyorsunuz?

Otoriter rejim kurma çabaları nihayete erdiğinde neyle karşı karşıya kalacağınızı göremeyecek kadar kör müsünüz?

Hal böyleyken niçin bir şey yapmıyorsunuz? Bir şey yapma çabasında olanlara niçin destek olmuyorsunuz?

Neyi bekliyorsunuz?

Umudunu, sevincini, huzurunu, özgürlüğünü… yaşam pırıltısını yitirmiş bir ülkede ekonomi mi kalır?

Eğer böyle bir dönemde elinizi taşın altına koymayacaksanız, kötüye gidişi engelleyici çabalara katkı sunmayacaksanız niye varsınız?

İnsanlar malını, canını, işini, özgürlüğünü kaybetme pahasına bir mücadele verecek, ülkeyi düzlüğe çıkaracak; siz de servetinize servet katacaksınız. Böyle mi düşünüyorsunuz?

Üstelik bu da yetmiyormuş gibi bütün suçu yoksulluktan, çaresizlikten iktidara destek olan halka yüklüyorsunuz. Kurtuluşu onlardan bekliyorsunuz.

İnsanlar ölüyor. Şehirler yıkılıyor. Özgürce yazma, konuşma imkanları bütünüyle yok ediliyor. Gençler ülkeden kaçmanın yollarını arıyor.

Fakat sizin umurunuzda değil.

Birkaç yayın organı kaldı. Onlar da imkansızlıktan can çekişiyor. Ne reklam verecek cesaretiniz var, ne de destek olacak sorumluluk duygunuz.

3 bin TL maaşı olan akademisyen risk alıp bir şeyler yapmaya çalışıyor da milyar dolarları olan sizlerin en küçük bir çabası yok.

Neymiş, içinizden birileri Gezi’de gençlere çok sıcak davranmış. Otelinin kapılarını açmış.

Başka? Bu mudur yapabilecekleriniz?

Ne kadar utanç verici, ne kadar onursuz bir görüntü bu. Farkında değil misiniz?

Toplumun kültürel, sosyal, siyasi ilerlemesine katkı sağlayacak her şey yok ediliyor.

Tüm bu gidişatın sonunda nasıl bir ülke haline geleceğimizi göremiyor musunuz?

Bu topluma bir borcunuz yok mu?

İnsan daha özgür, daha bağımsız olmak ve haysiyetli davranabilmek için çok para kazanmak ister.

Fakat bizim ülkemizde nasıl oluyorsa servet, sahibini daha da köleleştiriyor.

Köle olmak, iktidarın önünde el pençe divan durmak, azarı işittiğinde çocuk gibi ağlamak için mi milyar dolarları biriktirdiniz?

Sizi özgürleştirmeyen, daha haysiyetli davranmanızı sağlamayan o serveti ne yapacaksınız?

Hadi diyelim iktidarın gazabından korktuğunuz için açıktan bir risk alamıyorsunuz. Bir şeyler yapmaya çabalayanlara destek olacak, bunun için bir strateji geliştirecek aklınız, sorumluluk duygunuz, ülke sevdanız da mı yok?

Ne anlıyorsunuz zenginlikten?

Lüks restoranda yemek yiyip en pahalı şarapları içmek veyahut senede birkaç kez first class’ta umreye gidip Zemzem Tower’ın lüks odalarında kalmak mıdır zenginlikten anladığınız?

Bu topluma bir borcunuz yok mu? Sorumluluğunuz yok mu?

Sizin kaybedecekleriniz, bizimkilerden fazla

Bu ülke hepimizin.

Bir avuç insan, daha büyük felaketlere sürüklenmeyelim diye çabalıyor, didiniyor. Eğer sizler de üzerinize sinmiş bu korkaklığı atıp bir şeyler yapmazsanız ülkemizi kaybedeceğiz.

Bu kaybın zararını hepimiz göreceğiz. Ama kuşkunuz olmasın en çok da siz göreceksiniz. Çünkü sizin kaybedecekleriniz, bizimkilerden fazla.

Geçtiğimiz günlerde Forbes ‘Türkiye’nin en zenginleri listesi’ni yayınladı. Umarım bu tür listeler gelecek nesillerin elinde utancın ve korkaklığın belgesi olarak dolaşmaz.

Levent Gültekin

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.